İstanbul'un tarihi, coğrafi durumu ile
çok yakından ilgilidir. Şehirde daha tarih öncesi çağlara ait bir takım yerleşim
bölgeleri olduğu tespit edilmiştir. 1942 - 1952 yılları arasında Kadıköy
çevresindeki Fikir Tepesinde yapılan kazılar sırasında M.Ö. 3.000 yılına ait bir
takım aletler, iskeletler bulunmuştur. Bu durum İstanbul'un Asya kıyılarında o
çağlarda insanların yaşadığını açıkça ortaya koymaktadır. Rumeli tarafında da
kazılar yapılacak olursa buralarda da çok eski çağlardan kalma çeşitli
kalıntılara rastlanacağı sanılmaktadır.
Bugünkü İstanbul
şehirlerinin çekirdeğinin yani Haliç'in güneyinde kalan parçanın ilk sakinleri
Trak'lardı. Fenikeliler ise Kadıköy'ünde yerleşmişlerdi. Bilindiği gibi Traklar
Hint-Avrupa Fenikeliler ise Sami ırklarındandır. Yunanlılara göre; Yunanistan'ın
Megara şehrindeki Byzas'ın yönetimindeki bir Yunanlınlar kafilesi M.Ö. 658'de
bugünkü Srayburnu'na gelip yerleştiler. Bundan sonraki yüzyıllarda şehir yavaş
yavaş ikinci derecede bir liman ve ticaret şehri olmaya yüz tuttu. Roma egemenliği
altında iç bağımsızlığını koruyan bu ticaret şehri, ancak M.S. II. yüzyılda
bir Roma sitesi oldu.
İmparator Konstantin, 325'te
yeni ve büyük bir şehir yapımına girişti.11 Mayıs 330'da bu şehir kesin olarak
Roma'nın yerine dünya imparatorluğunun başkenti oldu. Daha Konstantin devrinde şehrin
nüfusu 200.000'i geçti. Fakat birkaç milyonluk Roma'nın kalabalıklığına ve
büyüklüğüne erişmekten uzak bulunuyordu. 395'te imparatorluk ikiye ayrılınca
İstanbul Doğu İmparatorluğu' nun başkenti oldu. Justinianus devrinde yani VI.
Yüzyılda nüfusu milyonu aştı, dünyanın en büyük şehri haline geldi. VII.
Yüzyılın sonundan başlayarak Bağdat nüfusu, büyüklüğü ve zenginliği
bakımından İstanbul'u geride bıraktıysa da , şehir hiçbir zaman milyonu aşan
nüfusunu kaybetmedi. Ancak Latinler' in işgalinde bu büyük nüfus dağıldı.
Asya'da ki imparatorluklarının yıkılması üzerine Avrupa'ya gelen ve bu
kıtanın en büyük kısmında olan Hun Türklerinin hakanı Atilla, 447'de
Büyükçekmece'ye kadar geldi; fakat Bizans'ı yıllık bir vergiye bağladıktan sonra
geri döndü. Hun' lardan sonra gene Asya da ki imparatorluk tahtını kaybeden Avar
(Apar) Türkleri Avrupa'ya geldiler ve 616'da İstanbul'un önlerine kadar ilerlediler.
626 yılında Avarlar'ın şehri kuşatması, tarih boyunca Bizans'ın karşılaştığı
en önemli tehlikelerden birini meydana getirdi. Kadıköy ve Üsküdar tarafından da
İranlılar (Sasaniler) bu kuşatmaya katılıyorlardı. Büyük şans esri olarak Bizans
bu kuşatmayı ağır şartlarla atlattı.
İslam dinin ortaya
çıkmasından sonra Arapların başlıca hedeflerinden biride İstanbul oldu. 668-669
kuşatması gelecekteki halife Yezid'in başkomutanlığı altında yapıldı. 665'te
Bizans donanmasını yok eden İslam donanması bu kuşatmaya açık bir kapı
hazırlamıştı. Bu sefere Peygamberin bayraktarı Halid İbni Zeyd (Ebu Eyyubu'l-Ensari)
ve Peygamberin birçok arkadaşı katıldı. Bu kuşatmadan bir sonuç çıkmayınca
Halife Muaviye, 673-674'te şehri bir kere daha karadan kuşattırdı. Araplar Kapıdağı
yarımadasında üslenerek tam yedi yıl sefer mevsiminde İstanbul önlerinde
göründüler. Fakat bileşimi yalnız Bizanslılar tarafından biline "Rum
Ateşi" yüzünden bir sonuç çıkmadı. 713-714'te tekrar Prens Mesleme, tekrar
İstanbul'u kuşattı. Bu kuşatma Bizans'ı yıkılma tehlikesiyle yüz yüze getirdi.
Arapların şehri alması ve Avrupa'ya hakim olması bir gün meselesi sayıldı. Fakat
İmparator Leon'un enerjisi durumu kurtardı. Bu kuşatma Avrupa tarihinin dönüm
noktalarından biri sayılır.781'de gelecekteki halife Harunureşid'te şehri kuşattı;
fakat yıllık vergi karşılığında geri çekildi.
Bundan sonra Bulgar Türkleri,
İstanbul için en büyük tehlike teşkil etti.813'te Kurum Han, Bizans ordusunu Edirne
meydan savaşında yok ettikten sonra, şehri kuşattı. Fakat kat kat surlarının
ululuğu ve dayanıklılığı Bizans'ı gene kurtardı. 1090'da başka bir Türk
topluluğu, Peçenekler Çekmece'ye kadar geldiler.
Malazgirt'ten birkaç yıl sonra Selçuklu Türkleri Üsküdar'a kadar geldiler ve
İznik'i Türkiye'nin başkenti yaptılar; fakat Avrupa'ya geçemediler. Birinci Haçlı
seferi Bizans'ı Selçuk Türklerinden kurtardı. Ve Bizans'ın Türkler tarafından
fethini 3,5 yıl geriye itti.
16 Nisan 1204'te, Bizans'ı
Türklerin elinden kurtarmak emeliyle hazırlanan Haçlı Seferinin dördüncüsü,
özellikle Bizans'a yöneldi. Şehrin heybeti ve zenginliği karşısında gözleri
kamaşan fakir Avrupalılar, İstanbul'u şiddetli bir savaştan sonra aldılar. Tarihte
ilk defa olarak şehre barbarlar egemen oldular. Milyonluk şehir en müthiş yağma,
katil ve saldırılarla karşılaştı ve zenginliğinin büyük kısmını kaybetti. On
binlerce elyazması yakıldı. Kiliseler son şamdanlarına kadar yağmalandı. On
binlerce İstanbullu kılıçtan geçirildi. Kadınlar saldırıya uğradı. Bütün bu
hareketlere yalnız savaşçılar değil, Latin Rahipleride katıldı. İznik'e sığınan
Bizans İmparatorluğu başkentini Latinler'in elinden almak için amansız bir
mücadeleye girişti. Latinler İstanbul'da bir imparatorluk kurdular ve tahtı bir
Fransız Hanedanına verdiler. Sonunda 1261'de Paleologoslar'ın idaresindeki Bizanslılar
İstanbul'dan Latinleri kovdular. İmparatorluğun başkenti İznik'ten tekrar İstanbul'a
nakledildi. Fakat bu dönemde şehrin nüfusu tahminlere göre yarım milyondan da
aşağıya düşmüştü. Bununla beraber -İspanya'da ki Arap şehirleri hariç-
Avrupa'nın en büyük şehri idi. Bu devre kadar Hıristiyan Avrupa'da hiçbir şehrin
nüfusu 150.000'i aşmamıştır.
Bundan sonra Bizans, Osmanlı
Türkleri ile karşı karşıya kaldı. Daha sonra Orhan bey Üsküdar'a geldi. İmparator
ile pek sıkı ilişkiler kurdu. 1390 baharında Orhan Gazi'nin torunu Yıldırım
Bayezit, şehri kuşattı fakat ağır vergi karşılığında kuşatmayı kaldırdı.
Yıldırım'ın İstanbul'u almak azim ve kararı kesindi. Ancak Timur olayı bu fethi
yarım yüzyıl geride bıraktı. 1396'da Türkleri Avrupa'dan sürmek ve Bizans'ı
kurtarmak için gelen bütün Avrupa devletlerinin kuvvetlerinden meydana gelmiş büyük
Haçlı ordusunu yok eden yıldırım Anadolu Hisarı'nı yaptırdı ve 1397'de şehri
kuşattı. Fakat kuşatma savaşına girmedi; büyük Türk birliklerini şehre bağlamak
istemedi. Uzun süren bir abluka ile Bursa gibi İstanbul'un da boyun eğip teslim
olacağını düşündü. Bizans bu durumdayken Timur, 1402'de Yıldırım'ı yendi.
Yıldırım'ın oğlu Musa
Çelebi, 1411'de İstanbul'u kuşattıysa da alamadı. Yıldırım'ın torunu II.
Murat'ın 1422'nin 15 haziranından 24 ağustosuna kadar süren pek şiddetli savaşlara
sahne olan kuşatması, artık şehrin son günlerini yaşadığını gösterdi.
Anadolu'da bir ayaklanma olması, Bizans'ı bu defada kurtardı. Fakat II. Murat'ın oğlu
II. Mehmet, şehri almayı hemen hemen bir sabit fikir haline getirmişti. 29 Mayıs
1453'te İstanbul'u alarak Ortaçağ'a son verdi.
GERİ |