Şehri İstanbul
İstanbul İçin Yazılmış Şiirler |
|
|
İstanbul
İçin Yazılmış Yazılar |
Bu bölümde İstanbul ile ilgili bazı
yazılar yayınlanacaktır. |
|
|
Yazan:Abdulhak Hamit
İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıca’da
Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.
Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı
sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.
|
Yazan: Yahya Kemal Beyatlı
Bir başka tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
|
Yazan: Nazım Hikmet Ran
İstanbul’da
İstanbul’da, Tevkifane avlusunda, güneşli bir kış günü,
yağmurdan sonra, bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm
yerde su birikintilerinde kımıldanırken, ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,
ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa hepsini taşıyarak;
dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm... 1939 Şubat İstanbul Tevkifanesi
|
Yazan:Ümit Yaşar Oğuzcan
İstanbul
Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.
|
Yazan:Sultan II.Mahmut
Şarkı
Pek hâhişi var gönlümün ey serv-i bülendim
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim
Redditme sakın bu sözüm şâh-ı levendim
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim
Râhat mı olur anda iken cümle ahibbâ
İster ki gönül zevk idelim biz bize tenhâ
Bir gün de Fenerbağçesi’ne gitmeli ammâ
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim
|
Yazan: Cahit Sıtkı Tarancı
Bahar sarhoşluğu
İlk sevgilinin gülüşüne benzer
Bir Nisan havası değil mi esen?
Zincirlere, kelepçelere inat,
Kanatlarımı açmak zamanıdır;
Allaha ısmarladık kaldırımlar.
Giyenler düşünsün dar elbiseyi,
Ölçülü sözü, hesaplı adımı
Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;
Saltanat sürer gibi uçuyorum,
Erik ağacı gelin olduğu gün.
Hayranım bu şehrin bacalarına
İrili ufaklı hep bir ağızdan.
Nasıl derinden bu gökyüzüne doğru
Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz!
Dumanın daim olsun güzel baca!
Yuvası saçakta kalan kırlangıç,
Yavrusu dallara emanet serçe,
Derken camiler üstünde güvercin
Minareler katından geçiyorum
Gökyüzü mahallesi İstanbul’un
Süt beyaz bir martıyım açıklarda
Gemilere ben yol gösteriyorum,
Buğday ve ilaç yüklü gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir süzülüşte vatanım dalgalar!
|
Yazan:Özdemir Asaf
Boğaz Gezintisi
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!
Vapurlar değil, Boğaz'dan geçen;
Boğaz'dan yalılar geçiyor,
Toplamış buralardan eteklerini...
Dairesine çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmiyen alemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar.
Ortaklığı ayrılmış kıt'aların
Anadolu günden güne Rumeli'ye küsmüş...
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor
Biz değiliz sarkan hatıralara..
Göğüs gererek dalgalara
Yalılar bir hayal için denize sarkıyor
Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!
|
Yazan:Ziya Osman Saba
İstanbul
Seni görüyorum yine İstanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!
Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı.
İstanbul, İstanbul'um benim,
Kadıköy'ü, Üsküdar'ı...
Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar'da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel'in kokusunu.
Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
"İçi dolu çamaşır."
Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
İstanbul yadigarı.
Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir
|
Yazan: Orhan Veli
İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
|
Yazan:Hasan
Gezer
İstanbulGün ve gece bir başka tablo
İstanbul'da;
Sabah erken, akşam geç olur İstanbul'da...
Kalbin uzak ise, O'na yakın olsan da;
Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul'da!...
Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca'da;
Mana derin, madde hiç olur İstanbul'da...
Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda
Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul'da?
Yazan: Nuh KENİŞ
İSTANBUL ŞİİRİ
Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Galata Köprünü anlat
İrili ufaklı canlı kanlı balık tutanları
Karanlık köşelerinde büzülüp yatanları anlat
Öte yakanı beri yakanı
Yakasına kırmızı gül takanı
Tarihin koynunda yatanı anlat
Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Eminönü'ndeki,Sirkeci'ndeki
Mahmutpaşa'ndaki,Kapalı Çarşı'ndaki
Mahşeri kalabalık ne yana gider,ne yana döner
Kimi biner trenlere,nereye gider
Kimi iner trenlerden dikilir kalır
Niye kalır be İstanbul
Sen anlat
Boğaz hattına,Adalar'a giden vapurlar
Kadıköy'e,Üsküdara giden vapurlar
Kaç yolcu taşır
Kaçı gençtir,kaçı ihtiyardır bunların
Kaçı sevdalı,kaçı bahtı karalı
Kaçı işli,kaçı işsiz,kaçı ayık,kaçı sarhoştur
Kaçı umutlarını yitirmiştir bir yerlerde
Kaçı umut yolculuğuna yeni çıkmaktadır
Sen iyi bilirsin be İstanbul
Sen anlat
Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Kaç babayiğidi un ufak ettin sokaklarında
Kaç çocuğu ağlattın
Kaç körpe kızı telef ettin
Kaç delikanlıyı kirli meydanlarında
Anasından doğduğuna pişman ettin
Anlat be İstanbul
Sen anlat
Güvercinler doluşur cami avlularına
Tabak tabak atılan yemlere üşüşür
Bir hile sezdiler mi hemen kaçışır
İnsanlar bağrışır
İnsanlar çağrışır
İnsanlar sarılmış birbirine ağlaşır da ağlaşır
Niye ağlaşır be İstanbul
Sen anlat
Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Taşın toprağın altın mıdır
Yüreğin yufka mı,yoksa katı mıdır
Nedir be İstanbul
Sen anlat
Niye sever seni insanlar
Niye bağlanır kalır sana
Niye ayrılamaz,niye ayrılmak istemez senden
Ayrılsa da bir parçası sen de kalır
Büyü mü edersin
Ne edersin be İstanbul
Sen anlat
Ağacında ne öter
Toprağında ne biter
Fırınlarında pişen ekmekler kime yeter
Yeter be İstanbul yeter
Sen anlat
Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Anlat
Hazır bir dinleyicin varken karşında
Kaçırma
Anlat
Yazan:
Nihat İncekara
E Y Ü P
İstanbul'un fethiyle anılır adı
Tarihler boyunca hiç unutulmadı
Ensari'den bizlere yadigar kaldı
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp
Her köşesi bir tarih bir efsanedir
Kalblere nur veren ziyarethanedir
Orda dua orda niyaz halisanedir
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp
Mavi Haliç sahilinden gezerek gelin
Mihmandarın türbesinde dualar edin
Piyerlotiden bakıp şehri seyredin
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp
|
www.azizistanbul.com
|